25 Mayıs 2008 Pazar

İstiridyenin alnı...



Sustum senin yanında,hiç ama hiç konuşmadan…Bugün bindiğim vapuru,vapurda burnuma burnuma gelen sigara dumanını ani bir refleksle itelemeye çalıştığımı;kadın bana bakınca, ister istemez ‘’yook,yok… yani rahatsız olmuyorum da’’gibilerinden kafamı salladığımı ve gülüştüğümüzü…Anlatmadım sana…
Açıklamalar,açıklamalar…gereksiz açıklamalar yok!…Sustum…Herkese yaptığımı,bir tek sana yapmadım…
Karşıdan karşıya geçerken,sağımdan solumdan geçen arabaların rüzgarında savrulan saçlarımı;kornalar,egzozlar arasında çığlık çığlığa bağıran ruhumu anlatmadım…Sustum…

Adliye…Duruşma…Bitiş…Çay ocağı soluklanması…Hadi gelsin bir orta şekerli…’’Bu salak çocuk beni ne kesiyor!’’ diye içimden geçirip,hiddetle gazeteyi siper ettiğim yüzüm…Ben kimseyi görmek istemiyorum…Her şeyi aç bi kurt gibi yiyip bitiren,o aslında gizli sevgi arsızı dilencilerden saklansın inci tanesi hüznüm…
Yok yok…Benim hiç hüznüm,hiç kederim yok…Sırf size inat çok mutluyum ben…En insani duygularla küstahça alay etmeyi huy edinmiş zavallı küstah duygu sefilleri!Hüzünlerim size beyaz bayrak sallamayacak bundan sonra…Avucunuzu yalayın…

Tiyatora sahnelerinde göbek atarken repliği tekrar tekrar tekrarlanır ilişkilerin ...
Başka sığınaklar bulmalı. ’’Mutluluk’’ filmindeki İrfan abi gibi ,güneşe kaldırmalı şampanyayı…Şerefe!

Müzik gibi…Sevda gibi…
Vapura binmeli,karşı kıyılara geri dönmeli…
Yanımda oturan yaşlı adam ve kadının bir türlü bulamadıkları mutluluğu,birbirleriyle kurlaşırken anlatışlarında bulabilir miyim?…;
‘’Karım bana bir kere seni seviyorum demedi biliyor musunuz?’’
‘’Yapmayın!…Tahmin edebiliyorum…Oysa hayat ne kadar da kısa…Bir ahenktir hayat!’’
‘’Ahh sormayın,ben 2 dernek ve 3 koroya üyeyim,inanın orada çok yaklaşımlar oldu…Ama nasıl desem…Hep bir menfaat,hep maddiyat…’’
‘’Tahmin edebiliyorum…’’
‘’Ama sizi görünce anladım…O yüzden yaklaştım’’
‘’Ah beyefendi,ben hayatımı şiire,sevgiye vermişim,bakın şu şiirimi okuyayım size;Sevdanın yollarında ahh benim dertli başım/düşe kalka geçti ahh bu beyhude yaşım/Akar kor kor gözyaşım…’’



Onlar böyle zırvalarken,pencerenin dışından bir kedi geçti…
Yok yok…Yapmayın bunu!…Yapmayın!…Ne gerek var bu kadar süslemeye ,püslemeye…Sanki çok mükemmeldiniz?…Sanki siz hiç kalp kırmadınız,aldatmadınız,terk etmediniz,hiç yalan konuşmadınız?…Sanki hiç küfür etmediniz?…Maaşallah!geçmişler karşılıklı,anasından yeni doğmuş iki bebecik gibi anlatıyorlar birbirlerine kendilerini…Yemeyin beni be gözünü sevdiklerim!…Boşuna eveleyip gevelemeyin…Offf!…’’Susun artık yeter!,konuşmayın !bir şeyler yapın birbiriniz için! ''desem onlara?Desem?Ve ‘’kaybedenler derneğinin’’suratındaki şaşkınlığı görsem…



Boş ver!
Koştum denizin müziğine.
Biliyorum bir tek o sağaltır beni…Bir de …işte sen…
Çektim bugün denizi içime…İçimde kah balıklar çırpındı, kah oynaştı yosunlar;kah denizanaları,deniz yıldızlarına çarptı;gözkırpan bir yunus takla attı…
İstiridyedeydi artık kederler…
Tiksindim,vazgeçtim bu bilmiş yerüstü dünyalardan,’’herşeye rağmen güvenmek lazım’’diye sayıklayan bir istiridye olup atlamak vardı işte denize!…
Denizdir istiridyelerin sığınağı…Deniz kucaklar,okşar,avutur…

Denize sustum.
Çünkü o kışın sabahında seni yolculadıktan sonra …Ben öyle ,gizlice bakarken ardından,karla kaplı bir arabanın üzerine yazdın adımı…
Bu kadar yalındı işte,aslında…Hepsi bu!……

Sen öptün istiridyenin alnından… Sana sustum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder