27 Nisan 2009 Pazartesi

Empatiymiş !




'' Empati'' diye bi kelime var ya hani... İşte bu ''empati '' ye hiç sempatim yok. Kelimenin bir suçu da yok aslında. Acaba bu kadar çok ağızlara sakız edilip de , bu kadar kendi kişisel çıkarları , kendini iyi insan gösterme çabaları uğruna sahtekarca kullanılan , bu kadar ucuzlatılan bir başka sözcük var mı? ( Var var, olma mı hiç ! ). O kişisel gelişim seminerlerinde, seminer boyunca '' empati, empati '' diye adamın anasını ağlatırlar da , plazalarda performans zammı verilince '' ama ama neden Selinn ? Neden ben değil ? Neden ? Neden? '' diye en yakın iş arkadaşından nefret edebilme duygusunu bi türlü empatize edemezler... Kapitalizm adama hem empati seminerleri verdirtir hem de performans zamlarıyla seni öyle vahşi vahşi , yarış yarış ,meleş meleş inletir.

Ya da insan sevgisiyle dolmuş taşmış sevgi kelebekleri , böle Elif Şafak'tan ''Aşk'' ı filan okuyup , önüne gelene tavsiye filan eder de , kitapdaki tasavvufi bilgilerden güya ermiş gözleri şaşı bakan çekirgecik ,her nasılsa hiç tanımadığı bir insanı, hiç ama hiç tanımadan başkalarının sözleriyle ,başkalarının gözleriyle yargılar filan da sorsan bi empatiktir, bi empatiktir anlatılamaz... Tasavvufu sadece buzdolabı üzerine post-it yapan bunların insan sevgileri karşısında gözyaşları içinde filan kalıverirsin... O kadar iyidir ki onlar ,o sevgi kebelekleri ; o kadar düşünceliii, o kadar hassasss, o kadar empatikk , o kadar pır pır pır lelii, pır pır pır leliii... Böhöyyk !

İğreniyorum bu ülkede kullanılan ''empati '' kelimesinden.

Ekşiye baktım, iğrene, tiksine... Bi arkadaş şöyle demiş ;

'' marquez adlı bir şair tam adını hatırlamıyorum " dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insanın yüzünde patlayan tokadı kendi yüzünde patlamış gibi hissetmiyorsan insan değilsin" demiş ve çok net anlatmıştır empatiyi. insan olabilmek için en gerekli duygudur.

(semantik egzantrik didaktik nick, ) ''

Marguez şair değil, bu sözü söyleyip, söylemediğini de bilmiyorum ama söz çok güzel;

'' dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insanın yüzünde patlayan tokadı kendi yüzünde patlamış gibi hissetmiyorsan insan değilsin !''

Yani senin Münevver'in babasını, ailesini anlaman ve '' e canım onlar da kızlarına sahip çıksalardı, gece sokağa çıkarmasalardı '' gibi çirkinlikten de öte bir cümleyi etmemen için, senin kızının da kafasının kesilmesi,bir gitar kutusuna konulması, bedeninin de bir bavula konulması ve tıpkı Agatha Christie' nin '' Doğu Ekspresinde Cinayet'' romanında olduğu gibi katilllerin birden çok olması; zengin bir ailenin oğlu, şoförü , hizmetlisi, zengin aile babası, anası, hepsinin elbirliğiyle vahşi hayvanlar gibi kızını parçalamaları; ve sonra da gömleklerine, ellerine, eve , neredeyse her yerlere sıçramış kanlara rağmen kızının katlinden sıyrılmaya çalışmaları gerekmekte.

Başka türlü anlamayacaksın çünkü sen bu acıyı.

Sana empati, menpati vızıltı gelir.

Sen , bu kadar korkunç bir cinayete rağmen Tv'de ana haber bültenlerinde inanılmaz bir metanetle kızının katillerinin yakalanması için acının da ötesinde bir çığlığı, insanı dağlayan ,paramparça edebilecek kadar uzun bir feryadı ta içine gömmüş o yüce ruhlu babayı nasıl anlayabilirsin ki?

Senin ruhun var mı o babanın canını hissedebilecek ?

Ne empatisi be !

Ben sana kalkıp da yok efendim kızılderililer birini yargılamadan evvel yargılayacağı kişinin makosenleriyle dolaş derlermiş filan diye ne diye anlatacağım ki ! Sanki anlayacaksın !

Aha bak Mehmet Ağar kızını kaybetti... Allah o çocuğa rahmet eylesin. Babası anladı mı acaba ? Anladı mı ciğerleri hala yanan anaları, babaları? Anlamıştır belki...

Ne empatisi, ne duygudaşlığı allasen ? Bu memlekette birinin başına gelen kötü bir olayı, diğerinin anlayabilmesi için mutlaka ama mutlaka kendi başına gelmesi gerektiği için empati, mempati işlemez buralarda... Vızıltı kalır.

Ve böyle '' mini etek giyersen, tecavüzü hakedersin '' mantığının bile daha beteri ,daha fecisi, daha berbatı bir mantıksızlıkla '' efenim, babası da gece sokağa yollamasaymışş'' diye edilen bir çirkin cümle, bütün fütursuzluğuyla böyle rahat mı rahat çıkar o ağızdan. Hem de belki de bu lafı ederken , nescafesini böyle hüüpp diye hüpletiyo bile olabilir bu lafı edebilecek insaftan yoksun karakter.

Ve belki de bu cümleyi ettikten az zaman sonra kızının doğum günü partisinde hangi hediyeyi alacağını bile eşiyle telefonda konuşabilir. Ya da oğlunun yurtdışı gezisi için bavuluna konacak giysileri düşünüyor olabilir sevgili eşi, sevgili anne...

Güzel bir kız çocuğunun , bir ana baba evladının çöplüğe atılmış bir bavuldaki parçalanmış bedenini ve böylesine bir acıyı hiç ama hiç hissetmeden... Hiç ama hiç düşünmeden...

Empatiymiş !

.............


''Yer değiştirdiğinde
ayna ile insan
gölge ile ten
ölüm ile ölüm
iz ile bırakan
daha bir anlar
bir "yer"i... '' / Reha Yünlüel

..............

Aysun Gültekin'i bu yaz Datça'da Mare Otel'de tanıma şerefine erdim. Kızımı içtenlikle severken tanıştık. Ayak üstü yaptığımız kısa gibi görünen upuzun sohbetimizde onun türküleri nasıl bu kadar içten söylediğini anlamak hiç de zor olmadı. Otele yakın bir restaurantı ailesiyle işleten bir restaurant sahibi için '' öyle mütevaziler ki biz demokrat insanlar asıl böyle insanları kayırmalı, böyle insanlardan özellikle alışveriş etmeliyiz '' dedi. Bir gece önce bahsettiği restaurantta , o deniz kıyısının oldukça mütevazi restaurantında Aysun Gültekin hepimize minik, doğaçlama bir konser verirken de Erzurumlu restaurant sahibi yanımıza gelip ,kulağımıza eğilerek '' Aysun Gültekin'i tanır mısınız ? Bütün Erzurumlular onun sesiyle uyumak ister '' demişti.

Aysun Gültekin... İdeallerinden taviz vermemiş iyi bir yürek ... Başka türlü çıkar mıydı yürekten bu olağanüstü ses ?


Münevver için;

25 Nisan 2009 Cumartesi

Şiddet ve pancar toplayan çocuk







2 Mayıs 2009 ,saat 10:00'da İstanbul Barosu Orhan Apaydın Konferans salonunda Şiddet Mağdurları için düzenlenecek bu toplantıda Hakkari'de pancar toplayan 14 yaşındaki Seyfi Turan'ın Özel Harekatçı polis tarafından silah dipçiğiyle kafatasının parçalanması olayının da kınanmasını ve bunu yapanların cezalandırılması için İstanbul Barosu'nun harekete geçmesini istiyorum.

Aksi takdirde, orada konuşan kelli felli, kalantor Prof'ların konuşmaları '' fındık ,fıstık offf / sensin fıstık offf / ahh bize lazım offf / yorgan yastıkk off ! / offff , offfff !'' şarkısından öteye geçemeyecektir.


..............


''

Aydın ve sanatçılardan tepki

Hakkari’de bir çocuğun polis tarafından dipçikle dövülmesi Taksim’de bir grup aydın ve sanatçı tarafından protesto edildi. “Her Kürt çocuk doğar”, “Ömercik, Ayşecik, Dipçik” yazılı dövizler taşıyan grup adına konuşan Ressam Murat Morova, dünyanın gözleri önünde bir çocuğun öldüresiye bir nefretle, dipçik darbeleri altında perişan edilişini izlediklerini söyledi. Daha birkaç ay öncesine kadar İsrail vahşeti karşısında insanların sokaklara aktığını belirten Morova, “Siyasetçilerin eşleri Filistinli çocuklar için ağlıyordu şimdi bu insanlar nerde” dedi. Milletvekili Ufuk Uras ise, “Bir rejim çocuklardan hırsını alıyorsa, o rejim bitmiş demektir” dedi. Sanatçılar Derya Alabora ve Cahit Berkay da olaya tepki gösterdiler.'' Taraf/ 25.04.2009

..........


Not ; http://istanbulbarosuhayvanhaklarikomisyonu.blogspot.com/

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan fotoromanı


Hayat tüm ışıltısı, parlaklığı ve hengamesiyle başlar...


O , sevimli mi sevimli , rengarenk giysileriyle her yerde ve her zaman karşına çıkacak...



Sana kendisinin ne kadar iyi kalpli biri olduğunu anlatacak...(Unutma, iyi kalpli bir insan, ne kadar iyi kalpli olduğunu asla anlatmaz ! )


Yüzünü boyayıp,


seni de kendine benzetmeye çalışacak...


Hiç farkına bile varmadan kendini bir güç savaşının içinde bulacaksın... '' Sen burdan çek ! '' diyecek,


'' Hadi, hadi daha sıkı asıl ! Sen de burdan çek ! '' diyecek...
Hiç anlamayacaksın ,ruhun bile duymayacak çünkü bu savaşın , bu güç gösterisinin sebeplerini de o belirleyecek...


Biliyorum , zor... Çok zor ! Ama sen bu oyuna katılma çocuk ! Sen bu güç gösterisinin , sen bu yarışmanın, sen bu savaşların dışında kal... Ellerini kana bulaştıracağına , sen yapayalnız bir oyunbozan ol ! Senin adın ''Barış '' olsun... Şiştt mor balonlu güzel çocuk, bayramın '' BARIŞ '' olsun.


............



21 Nisan 2009 Salı

'' ... Tanrı bize kendi dilimizde seslenir ''



Gandhi'den ;

* Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız.

* Bencilliğin gözü perdelidir.

* Bir insan yaptıklarının toplamıdır.

* Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor da uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarfetseniz, nafiledir.

* Bizi yokedecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.

* Bu dünyada öylesi aç yaşayan insanlar var ki, Tanrı onlara ancak bir somun ekmek suretinde görünebilir.

* Dinler aynı noktada birleşen farklı yollardır. Aynı amaca ulaşacak olduktan sonra ayrı yollar seçmemizin ne önemi olabilir?

* Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun.

* Düzenli, temiz ve şerefli olabilmek için paraya ihtiyacımız yoktur.

* Eğer gerçekten işiten kulaklara sahipsek, Tanrı bize kendi dilimizde seslenir.

* Güç, fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen iradeden gelir.

* Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi.

* Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.

* Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.

* Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...


* Tanrı dualarımızı bize göre değil, kendi yöntemine göre yanıtlar.


"http://tr.wikiquote.org/wiki/Mahatma_Gandhi"

20 Nisan 2009 Pazartesi

Bunu hep ettiler...

Şems'i öldürdüler.

Gandhi'yi öldürdüler.

John Lennon'u öldürdüler.

Malcom X'i öldürdüler.

Hz İsa'yı çarmıha gerdiler.

Pir Sultan Abdal'ı astılar.

Turan Dursun'u öldürdüler.

Musa Anter'i öldürdüler...

Ve Hrant'ı,

ve nice haktan yana insanı...

'' Yoksa sana yad düzen mi düzdüler
Perdelerin tel tel edip üzdüler
Tellerini sırmadan mı süzdüler
Allı da turnam telli de turnam

Sinen yarelendi mi
Yoksa ciğerlerin parelendi mi ''


Bunu hep ettiler ,hep edecekler...

Hiçbirini bırakmadılar ki eceliyle ölebilsin...

Bunun bir anlamı , bir nedeni olmalı...

Fakat katillerinin adlarını hatırlayanınız var mı?

.............
''
Mü'minler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. AHZÂB 33/23 ''





19 Nisan 2009 Pazar

İnsan adayı çocuklara kıyağımdır / Ali Türkan

Derkenar/ Ali Türkan'ın yazısından alıntıdır.

''

İNSAN ADAYI ÇOCUKLARA KIYAĞIMDIR
......

Öğütler, akıllar, fikirler;

1 - Hedef küçült.

Tevazu her şey demek değildir ama önemlidir. Gene de, sahte tevazu ile gerçek tevazu arasındaki farkı anlaman gerek. Ortam, kendini Tanrı mertebesine yükseltmiş ve Yarı Tanrı gibi salınmalarını alçak gönüllülük olarak pazarlayan tiplerden geçilmiyor.

Şişiriyor da şişiriyorlar kendilerini. Şiştikçe, "vurmak" isteyenlerin darbelerine maruz kalıyor ve "hep bana mı be!" edebiyatı yapıyorlar.

Sen küçült hedefi. Vurmayı sevenler, kolay kolay isabet ettiremesinler. Bırak, arayan bulsun seni.

İyidir yani.

2 - Sivilcelerine alkol sürme.

3 - Başın sıkıştığında, kimlerden yardım alacağına, kimin iyiliğine izin vereceğine dikkat et. Çünkü iyilik, bir çok insan için, bir tahakküm aracıdır.

Yalnız, güçsüz, çaresizsindir meselâ. Yardımına koşar birileri. İçin ısınır. Sonra anlamadığın şeyler olmaya başlar. Daha önce zerafeti bırakmayan, "haddini bilen" o insanlar, her fırsatta abanmaya, belini bükmeye kalkarlar. O iyilikle ortadan kalkan bedelin on katını ödersin.

Fakat bu işi abartıp seni seven, samimiyetle elinden tutmak isteyen dostlarını da kırma. Gururla kibir, farklı şeylerdir (biliyoruz da söölüyoruz).

4- Bir manita cinsi var ki, onlardan uzak dur derim ama dinlemezsin, biliyorum (erkek çocuklarına kıyağımdır).

Önce eteklerinin hışırtısı gelir, ardından da bir parfüm kokusu. Sanki bir kadınlık okulu vardır da, o okula gitmişlerdir. Üstelik, öyle aman aman güzel de denemez onlara belki ama bir çekicilikleri, insanın dişlerini kamaştıran bir büyüleri vardır.

Girdikleri mekânda, erkek milletini demleyiverirler çabucak. Yedekteki manitayı kırmamak için bastırılmış, tavşan kanı kıvamında istekler çıkıveririr gün ışığına. Erkek milletinin, dudak payını sallamadan, ağzını yakmaya hazır olduğu kadınlardır bunlar. Genellikle "yavvvvrum!" şeklinde hitap edilir. Kitabı da Allah'ı da inkâr ettirirler adama.

Her erkeğin hayatındaki "işte o kadın"lardır bunlar. Ulaşamamak en iyisidir.

Ama ille çalmayacak telefonları beklemek, "ben çirkinim de ondan aramıyor" triplerine girmek, geceleri ellerin titreyerek uyanmak istiyorsan ve bir kadına uçan tekme kıvamında "girişme" isteğinin ne olduğunu öğrenmek niyetindeysen, hemen bul onlardan birini. Anan ağlar, çok acı çekersin belki ama aşkı da öğrenirsin yaşayarak.
Huzurlu bir hayat istiyorsan, sana kaçamak bakışlar atan o kıza yanaş, çoluk çocuğa karış. Pijamalarını çek, dizilerini seyret. İyi davran o kıza. Pamuklara sar. Üstüne titre. Hiç bir şeyin olmasa bile, bir sadakat sigortan, bir kışlık yorganın olur şu dâr-i dünyâ'da.

Hayat bazen, basınç verir insana. Bunalma. Felaketin sandığın şeyler, kurtuluşun bile olabilir çoğu zaman. Çıplak geldik, çıplak gideceğiz bu alemden, bunu hiç gözden kaçırma. Dibe vurmanın bile, oradan daha aşağıya gidilmeyeceği gibi bir "güzelliği" vardır.

5 - Yalnızlıktan korkma.

Zırhsız kalırsın hayatta kimi zaman. Tabanları yağla ve kaç hemen. Tüy ve inzivana çekil. Yalnızlığın en önemli "hesabı", sana zarar verebilecek insan sayısının bir'e düşmesidir. Otur, kendi kendini ye bi güzel.

6 - Tartışmaktan kaçın. İlle bir şeyden nefret edeceksen, didişmekten nefret et.

Unutma, silkeleyip de yerine hiç bir şey koyamadığın her inançta, sorumluluk sana aittir.

7 - Hem seni sevdiğini söyleyip hem de değiştirmeye çalışan insanlara, "madem beğenmiyordunuz, neden sevdiniz?" sorusunu sor. Kasma yani.

8 - Ağzın bozuk olabilir ama küfretme. Hele öfkelenince, hiç bozma ağzını.

9 - Toplumsal sınıfların varlığını, reklâmı ve modayı içselleştirmiş insanlardan uzak dur.

10 - Hayatını yasladığın kavramların, aynı kavramları kullananlarca balçıkla sıvanması, yıldırmasın seni.

11 - Zeytinyağlı baklanın içine şeker koyma. Soğanla ver tadını. Gerçi bana ne ama rakıyı da sodayla içme. İfrit olurum. Balıkla da kırmızı şarap içme. Papaz okulu mezunları "hanzo" der.

12 - Denk gelir de Haliç kıyısında bir yerlere düşersen, sabah ezanı okunurken pencereni aç. Bakarsın, bi balıkçı motorunun patpatları da karışır ezan sesine ve Süleymaniye'nin minarelerine baka baka "ben burada ne arıyorum?" sorusunun yanıtını bulursun kendiliğinden.

13 - Martılara simit, kedilere ciğer, köpeklere kemik al. Malik bilmezse, enik bilir.

14 - Krallara da berduşlara da göz hizasından bak. Onlar da turplara aşağıdan bakacak bi gün.

15 - Manzara koy.

Mazlumun yanında ol. Puşta puşt, yavşağa da yavşak demekten çekinme. (Hatta, "puşşşşt ve yauşşşak" şeklinde söylersen, daha güzel olur.) Korkma, çok çok dayak yer veya en fazla yalnız kalırsın (bak: madde 5).

16 - Kimsenin en'i, en bir şeyi olmak için gayret gösterme.

17 - Tüm bunlardan ve sana hayatın boyunca verilecek tüm öğütlerden daha önemlisinin, kimseden öğüt almamak olduğunu da unutma.

Şimdi kaybol ve hayatını yaşa. Bunu yaparken de yalnızca vicdanına hesap ver.

Ha, unutmadan yazayım: Eğer, on iki yaşında kibritle oynarken evi yakarsan, oyalanma oralarda. Sokağı tut ve birkaç ay ortalarda görünme. Kaçmaz da fena sopa yersen, "yok ben duymadım, bana kimse söylemedi" diye zırlama.

Gene unutmadan, kıçının kılları kadayıf olmuş bir takım büyüklerinin size lâf sokmasına da izin verme fazla. Dünyanın içine, düzeltelim derken biz ettik, size de bizim yediğimiz nanelerin sonuçlarına göre ayar çekmek kaldı. Suçsuzsun yani.

Daha sürer bu öğütler. Bu yüzden, toz ol en iyisi. Öptüm.''


Yazının tamamı için ; http://www.derkenar.com/yazar/aliturkan62/

..........

11 Nisan 2009 Cumartesi

İz

Birinci tekil şahısta ''ben '' diye anlatsam olmaz...Çünkü herkes o kadar iyi, o kadar iyi kalpli ki biri bana '' ayy ne kadar iyi kalplisin '' gibi bir şey söylediğinde saçımı başımı yolmak gibi tuhaf bir haleti ruhiye içine giriyorum. Bu cümleden hiç haz etmiyorum.

İkinci çoğul şahısta mı anlatsam acaba?...Ayrıca çok kısa anlatmak zorundayım çünkü biliyorum ki sadece bir tıklama ve 5 saniyelik bir zamanım var...Nerden mi biliyorum ? Tabi ki blogdaki ''Gety Clicky'' denen şeyden...Seninle 5 saniye / umutlandırıyor beni...(Gördüğünüz gibi çok iyi kalpli bir insan değilim.)

En iyisi mi şöyle anlatayım, ( Doingg! Gong! Gong! Gong!...5 saniyelik süre başladı,Aman Allahım ! Çabuk olmalıyım...);

Kızın biri, Sezen'in '' Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan '' şarkısı, içinde çala çala ,kokoş, yürüyen mantar , '' şapkasız çıkmam abii'' / şapkalı kedi annesiyle birlikte İkea'ya gider. Kedidir o haa... Harbi kedi... Bazen şapkalı kediye içinden kızar mızar ,çok eleştirir, beğenmediği milyon tane huyu vardır ama sever de...Anası yavv...(Bu arada kısa boylu kadınlardaki şapka takma merakının psikolocik şeysini bi rica ediyorum biri bana izah etsin. Acaba o sayede boyları daha mı uzun görünüyor? İşte ,işte gördün mü bak, ne hınzır fikirlerim var...Neyse esas konuya gelelim biz...)

Güvenlik rutin aramasını yapar ve yürüyen merdivenlere doğru yönelirler. Tam yürüyen merdivenlerden yukarı çıkarken güvenliğin, iki tane şöyle 1.50 boylarında,yeni yeni delikanlı çağlarına adım atmak üzere olan , henüz sakalları bitmemiş çocuğa şu cümleyi ettiğini duyarlar; '' burda sizin görebileceğiniz bir şey yok...'' Üst başlarından,o civarlarda oturdukları belli olan bu iki çocuk,hiç birşey demeden boyunlarını bükerek İkea'dan çıkıp yürümeye başlar.

Kız ve şapkalı kedi annesi bu cümleye kulak misafiri olarak yürüyen merdivenlerle üst kata çıkmıştır. Anne ve kız şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar. '' Anne ben gidiyorum '' der kız ve İkea'nın alengirli sistemine göre asansöre binip aşağıya iner. İkea'dan dışarı çıkıp çocukların peşinden koşmaya başlar. Nefes nefese yetiştiği bu iki delikanlı adayı ufaklığa ,'' o güvenlik sizi içeri almadı mı?'' diye sorar. Çocuklar ,'' evet abla'' deyince, '' benimle geliyorsunuz '' der ve çocukları alıp İkea'ya götürüp, güvenliğin karşısına geçer. '' Sen bu çocukları neden bu mağazaya sokmadın?'' diye sorar. Bir anda suratı bembeyaz kesilen güvenlik ıkına, mıkına , '' bize böyle söylendi,burda kavgalar filan oldu da '' gibilerinden birşeyler geveler. '' Bu çocuklar mı kavga çıkardı ?'' diye sorar kız... ''Yok yani, bunlar çıkarmadı ama... Ben yetkili birini çağırayım '' deyip, topu bir yetkiliye atmak ister... Gelen yetkili de aynı mırın kırın ve zırvalamaları yapınca, '' bakın,bu çocukları bu şekilde ezmeye hakkınız yok , hiçbir yasada,kitapta, kanunda bu çocukları bu şekilde içeri almama gibi bir şey yazmaz. Ezilmişsiniz ve eziyorsunuz,yapmayın böyle!'' der. Kraldan çok kralcı,kapitalizmin bekçisi ya da bekçisi olmak zorunda kalan güvenlik, çocukları içeri almak zorunda kalır.

Çocuklar İkea'ya girer ...

Burada önemli olan İkea'yı gezmeleri değildir. O çocuklar , o mağazadan çıkıp gitselerdi, o güvenlik , o çocuklara pis bir iz bırakmış olacaktı. O öyle pis bir iz olacaktı ki...

Ama şimdi başka bir iz var. En azından bu iğrenç düzende yalnız olmadıklarını biliyorlar.

''Sen '' diye mi anlatsaydım acaba...

...........

Not:

Ş'den;

''Eşitlikten bahsetmeyen özgürlüğün içi boştur.''

İnsanlar eşittir ve bu birgün sadece kitaplarda yazan bir laf olarak kalmayacak.

9 Nisan 2009 Perşembe

Sahne

Ş'ye ;


- Seyircisiz bir sahnede oyuncu olmak ister miydin ?
-Ben oyuncu olmak istemezdim.
-Bu senin elinde olan bir şey değil... Herkese biçilmiş bir rol vardır. Eğer seyircisiz bir sahnede oyun oynayabiliyorsan tamamsındır...Aksi halde de ham...



8 Nisan 2009 Çarşamba

Hani '' TBMM' de Türkçe konuşulur'' du ?

-Çok sürrealist bi hikaye -


- Hüsnü ! Hüsnü ! Çabuk buraya gel !
- Efendim Genel Yayın Yönetmenim,buyurun ...
-Hüsnü sen ne yapmışsın böyle ?
- Napmışım ki ?
-Oğlum eski tarihli yazıyla Barack Obama haberini karıştırmışsın, baskıya yanlış girmişsin, allah senin müstahakını versin a benim gerizekalı oğlum ahhh! Mahfolduk ! Çık dışarı, gözüm görmesin seni çıkk!

Hüsnü odadan çıkar gider tuvalete , orda katıla katıla gülmeye başlar...Gülerken de şöyle düşünmektedir. '' Ohh canıma deysin ! Sadece iki kelimeyi çıkardım ve yerine ,'' Obama '' ile ''İngilizce '' kelimelerini koydum. Ortaya çok enteresan bir tablo çıktı. O kadar komikti ki bozmaya kıyamadım ve yayına böyle verdim. Kaldırdığım kelimelerin yerinde mesela ''lazca'' kelimesi olsaydı yine farketmezdi, yine kelimeyi kaldırıp, yerine ''ingilizce '' kelimesini koyar, yine bunu yapardım. Hihahahhhoo ! Madem yasalar , tüzükler var, o zaman Obama'sı gelse uymak zorundadır kardeşim ! Madem yasalar var, Obama konuşmasını Meclis'te değil de başka bir yerde yapsaydı. Koskoca ülkede Meclis'ten başka yer mi yoktu be ! Hani TBMM' de Türkçe konuşulurdu? Ya iştee, Obama'ya sıkar birazz kural mural! Puhahahhahah! ''


İşte anarşist muhabirimiz Hüsnü'nün sadece '' iki kelimeyi'' değiştirerek yaptığı haber;









MECLİS'TE İNGİLİZCEYE TEPKİLER;
Barack Obama'nın Meclis'te İngilizce konuşmasına tepkiler büyüyor.

TOPTAN ; KULLANILACAK DİL ANAYASA VE SİYASİ PARTİLER YASASI'NDA AÇIKTIR
TBMM Başkanı Köksal Toptan Amerika Başkanı Obama'nın Mecliste İngilizce yaptığı konuşmayı ''Resmi dil Türkçe'dir. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunun'da bu hüküm açıktır. Bu tür toplantılarda Türkçe konuşulur '' dedi. Obama'nın İngilizce konuşmasının bir kaç kelimesinin de Meclis TV'de yayınlandığını belirten Toptan,konuşmasına devam edince yayını kesmek zorunda kaldıklarını söyledi.

MHP'Lİ VURAL'DAN OBAMA'NIN İNGİLİZCE KONUŞMASINA TEPKİ;

MHP grup başkan vekili Oktay Vural ABD Başkanı Obama'nın Mecliste ingilizce konuşmasının ''Sayın Başkanın emperyalist kimlik bazında oluşturduğu etkinin hangi boyutlara kadar geldiğini esefle görüyorum '' sözleriyle değerlendirdi. ''Bu milletin kanunlarında Türkçe eğitim verilir, devletin dili Türkçe'dir,Türkiye hukuk devletidir ve Anayasa'daki bu hüküm üzerinde yükselmiştir.Bunu bozmaya kimse kalkışmamalıdır. Obama'sı gelse değişmez !

CİNDORUK'TAN MECLİS'TE İNGİLİZCE KONUŞMAYA TEPKİ ; YANLIŞ YERDE TABU YIKMAYA ÇALIŞIYORLAR

TBMM Eski Başkanı Cindoruk yaptığı açıklamada TBMM kürsüsünün dokunulmazlığı olduğunu belirterek Obama'nın ''bir hakkı suiistimal ettiğini,TRT 3'ün yayınını kesmelerinin de yapılması gereken bir şey olduğunu söyledi.

NİHAT ERGÜN / AKP Milletvekili
TBMM çatısı altında faaliyetler yürütülürken ortak dil olarak Türkçe'yi kullanmak zorundadır.Çünkü ortak bir mesaj veriyorsunuz.Bu mesaj ortak olmadı çünkü kimse anlamadı. Obama'nın bu girişimi dar görüşlülüktür.


CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ŞÜKRÜ ELEKDAĞ
Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçe'dir.TBMM'de Türkçe konuşulur. Herhangi bir dilde konuşma yapılamaz. Bu açıdan İngilizce konuşma yanlış olmuştur.Hatalıdır. Bunu kınıyorum. TBMM'nin gerekli önlemleri almasını bekliyorum.



İSMET SEZGİN /Eski TBMM Başkanı
İç tüzük açık. Hatiplerin ne şekilde konuşacağına, hangi dilde konuşacaklarına dair maddeler var. Başka bir dille hitap etmenin Anayasa'ya da karşı gelmek olduğu çok açık. Meclis dışında İngilizce konuşabilir. Ama Türkiye'nin Büyük Millet çatısı altında , böyle bir toplantıda İngilizce konuşması yasal değildir. Tüzüğe göre orası TBMM'dir.

CHP'Lİ MİLLETVEKİLLERİNDEN OBAMA'YA TÜRKÇE TEPKİ
CHP Mİlletvekilleri ABD Başkanı Obama'nın Meclis'te İngilizce konuşmasına tepki gösterdiler. Milletvekilleri '' Burası TBMM, Türkçe konuşulur '' görüşünü dile getirdiler.

Bunlar ; CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen,CHP İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu,CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce,CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü,CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin.

............

Ahh yaramaz muhabir Hüsnü seni ahh!



Not; Hüsnü, Orjinal metni şu aşağıdaki adresten almış da yukarıdaki kırmızı renkli kelimelerle değiştirmiş... Ahh yaramaz Hüsnü ahh! ;

http://www.trguncel.com/mecliste-kurtce-konusma-goruntulerini-izle.html

..........

Ama bir kaç gün sonra Hüsnü şöle bi haber okudu ve dedi ki '' Yapanın ellerinden öpiyemm! Haydi bakalım ayıklasınlar şimdi pirincin taşini...''

'' OBAMA'NIN MECLİS'TEKİ İNGİLİZCE KONUŞMASINA Obama'nın Meclis'teki İngilizce konuşmasına suç duyurusu

DTP Fatih İlçe Başkanı Mehdi Tanrıkulu, ABD Başkanı Barack Obama'nın TBMM'de İngilizce konuşmasına izin veren yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu. Tanrıkulu, yetkililerin Kürtçeye saygısızlık yaptığını söyledi.

DTP Fatih İlçe Başkanı Mehdi Tanrıkulu, Batman Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusunda, ABD Başkanı Obama'nın Meclis'te İngilizce konuşmasıyla fiili suç işlendiğini belirterek, Kürt milletvekillerinin Meclis'teki Kürtçe konuşmasının TRT 3 tarafından kesildiğini hatırlattı. Meclis'te Sayın Obama'nın İngilizce konuşmasının onur verici olarak karşılandığını belirten Tanrıkulu, 'Bilindiği gibi, 6 Nisan 2009 tarihinde, ABD Başkanı Sayın Barac Hüseyin Obama, TBMM'nde İngilizce dilinden bir konuşma yaptı. Anayasaya göre eğer Türkçe dışında bir dil ile TBMM'de konuşmak yasak ise, TBMM'de Sayın Obama'yı konuşturan yetkililer hakkında soruşturma açılması gerekir. Çünkü Anayasa karşısında suç işlemişlerdir. Yok eğer suç değilse, DTP Eşbaşkanı Sayın Ahmet Türk'ün TBMM'de konuşmasını kesen ve Kürtçeye saygısızlık yapan yetkililer hakkında soruşturma açılması gerekir' dedi.

Tanrıkulu, suç duyurusu dilekçesini Kürtçe olarak Batman Cumhuriyet Savcılığı'na teslim ederken, savcılığın dilekçeyle ilgili kendisine yarın bilgi vereceğini söyledi.

DİHA ''

http://www.gundem-online.com/haber.asp?haberid=70805

7 Nisan 2009 Salı

Evet evet, içime Sezen kaçtı !

bkp' ye;


Bir zamanlar ''Onpunto'' diye bir site vardı...Ben oraya Kasım 2007'de nasıl üye olduğumu anlayamadan bir de baktım üye olmuşum...Ve Haziran 2008'e kadar da orada yazılar yazdık...Gerçekten de bir daha öyle bir site internet aleminde olmaz diye düşünüyorum. Her telden , her fikirden insan...Memleket gibi . Bir gün orada yaşadıklarımızı anlatan uzunnn bi yazı yazmak isterim. Çok değişik insanları okudum yazılarından. İyi,kötü,çirkin,güzel,hepsi bir arada,hiçbiri,bazısı,birkaçı vs vs...

Bu gece aklıma bir tanesi geldi.Bir yazı yazmıştı bir tanesi hiç unutmam, o yazıya göre Sezen Aksu'yu sevmek bile suçtu.Sezen sevenleri aşağılamak için yazılmış bir yazıydı. ''İçine Sezen kaçmış kadınlar'' ı anlatıyor ve küçümsüyordu. Sanırım çok içime kaçmış olacak ki bu gece dışarı çıkası geldi sanırım.

Ne arsız, ne edepsiz ve ne acınası bir haldir bu, Sezen Aksu'yu sevmek bile alay konusu... Kimi seveceğiz ? Kimi sevmemiz gerekiyor ki içimize kaçıvermesin ? Hem kaçsa nolur? Sevgi bu...Suç mu ? Kötü mü ? Fena mı? Hiç, birini sevdiği için, hem de iyi birini sevdiği için bir insanla alay edilebilir mi?

'' Aah hah ha hah ! Sezen'i seviyor! Ahah hah hah! İçine Sezen kaçmış ! Ahh ha hah hah! ''

Artık o kadar herkesi,herşeyi küçümsemiş, alay etmiş,aşağılamış ki (ve doğal olarak kendi de o kadar bitmiş ve tükenmiş ki ) elinde bişi kalmamış ,sıra Sezen'i sevenlere de gelmiş.


Bir gün Sezen gazetede Erdal Eren'in resmini görür...Erdal Eren daha 17 yaşında, Kenan Evren kurbanı bir genç...İdamı bekliyor. Sezen'in gözleri ,Erdal'ın resimdeki gözlerine takılır. Ve ona bir şarkı yazar ;''Amman amman, yandım amman kurşun gibi izler / Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda...''

Hadi gel de sevme Sezen'i bakayım, gel de sevme! Sevmeyelim mi Sezen'i ? Böyle bir insanı sevmekle nasıl alay edilebilinir ?

İçimde kalmış... O yazıyı yazana sesleniyorum ; keşke bir resme baksan, idam mahkumu masum ve günahsız bir çocuğun gözlerine takılı kalsan, kalabilsen...Sonra bir şarkı yazsan, yazabilsen ,o şarkı dilden dile dolaşsa, herkesi kucaklasa, her söylendiğinde Erdal'ın masumiyetini anımsatsa,her söylendiğinde zalim ressamların fırça darbeleri kendilerine dönse, yaptığı korkunç resimler bedduasını biraz daha ,biraz daha bulsa ...işte o zaman keşke seni de sevsek,sen de içimize kaçsan...

Ammann ammannn yandım amman kurşun gibi izler / son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda...













Bak, dinle bak, şu yüreği dinle ,nasıl bir feryat çıkıyor,nasıl bir yaşanmışlık... ;
'' Ammannn ammannnnnnnnnn! ''

6 Nisan 2009 Pazartesi

Sürrealist '' Obama '' izlenimlerim...

Bugün hava durumuna baktım,İstanbul'da yağmur vardı. Obama geldiği için herhalde diye düşündüm.

Arabadan indim,yağmur sesi vardı şırıl şırıl, fakat her nasılsa ıslanmıyorduk.
Meğerse bütün gökyüzünü Obama ıslanmasın diye naylonla kaplamışlar. Ayrıca radyodan dinlediğime göre Ayasofya'yı da sadece bugün için krem karamelle kaplamışlar. Hani , '' Obama çikolata gibi adamsın '' mesajını vermek babında... Yalnız sakın aklınızdan bile geçirmeyin ,hiç heveslenmeyin çünkü KGB, CIA, FBI,MOSSAD , NASA,OHT PEPTİT ve OPİTİPİTİKARAMELASEPETİ gibi bilumum örgütler orada olacağı için ,değil Ayasofya'yı, avucunuzu bile yalayamazsınız...

İstanbul'umuzun ne kadar tarihi yeri varsa kim gezdirecekmiş bi tahmin edin bakimm ? Kim ? Tabiki Sezen Cumhur Önal ! Çikolata renkli şarkıcı sunumunu en iyi yapan sunucu olarak bu göreve Sezen Cumhur Önal'ı layık bulmuşlar. Peki Obama'ya kim şarkı söyleyecek ? Bi tahmin edin ? Kim blues söyleyecek? Sanki adam hiç blues dinlememiş , sanki bir gün önce Amerika'dan ayağının tozuyla gelmemiş gibi ona Amerika özlemini gidertecek İngilizce şarkıları kim söyleyecek ? Tabi ki beyazi renkli siyahi sesli, '' anneme bişey söylemeyin, o beni kilisede gospel söyleyen zenci sanıyor'' şarkıcımız Işın Karaca ! Hallelujah ! Hallelujaaahhh! Bi de kadroda sadece ''ba ba ba ba !'' repliğiyle aklıma kazınan Tamer Karadağlı var , o da biliyorsunuz çok güzel kovboy dansı yapıyor ve çok seviyor. Yok , maalesef kolbastı oyunu oynamayacak, bilmiyormuş. Adam albasmış gibi Rabırt Redfırt,Entoni Kuin , Corç Koloney'i örnek alıyo , ''Oskırı ben alcam '' diyen bakışlar fırlatıyo ,kolbasması ile ne işi olur allasen ! Komik misin sürrealist mi karar ver... Hem Obama özlem gidersin diye kovboy dansı yapılması daha uygun görülmüş . Çok takdir ettim... Ovv Vovv çekilin yoldan vahşi batıdan geliyorlar / Amerikanlar eskidi bunlar Törkiş kovboylarrr!

Tüm bunları kim akıl ettiyse çok dahiceydi.Bunu akıl eden kesin Sinan Çetin'dir diye düşündüm sonra...Bunlar Gülse'yle kafa kafaya vermişler ve bu hiçkimsenin aklına gelemeyecek şirin projeyi gerçekleştirmişlerdir kesin dedim kendi kendime. Öyle ya o akıl almaz reklam filimleri, o dipçik gibi , o kestane,kablumbağa,civciv her ne derseniz deyin,kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş Avrupa yakası.O Anadoluyu hakir görme sevdası. Öyle ya dizinin bi bölümünde kapıcı kızının sanki hayvanlar alemini çeker gibi belgeselini çekip de ''bunların gür saçları olur. Saçlarını en ucuz şampuanlarla bile yıkasalar , bunların saçlarına bişi olmaz / çöpü dökerken terlerini silerler/ çöp dökmekten kol kasları çok gelişmiştir '' vs vs tarzı üstün gözlem yeteneğine dayanan o, Gülse değil de '' keşke kimse buna Gülmese '' dedirten, zalim bir egodaki doyumsuz yaratıcılık ! Ay hakikaten de doğruymuş.Tüm bunları Gülse ve Sinan tasarlamış.


Sonra TV.'yi açtım...Bugün 6 Nisandı ama aslında 23 Nisan'dı. En toraman 23 Nisan çocukları en kodaman soruyu Obama'ya sormanın ve tarihe böylelikle geçmenin yarışı içerisindeydiler.En cin, en muhteşem soruyu tabiki de Ertuğrul sordu.Ertuğrul Özkök yav...Ondan kaçar mıydı? Hey gidim hey...Artık 40 sene Ertuğrul'un Obama anılarını dinleriz ; Obama ile Ertuğrul Lunaparkta/ Obama ile Ertuğrul piknikte / Obama ile Ertuğrul atlıkarıncada...

Sonra dışarıdan cılız bi ses duyuldu.Camdan baktım bir kaç çocuk toplanmış,ellerinde bayraklar ''Yankee Go Home !'' diye diye yürüyordu. Yoldan geçenler de şaşkın şaşkın onlara bakıyorlardı. Neye şaşırıyorsunuz bu kadar ? Niye şaşırıyorsunuz ? Ne çabuk unuttunuz 6. filoyu ? Hımss...Çok bilmiş Ekşisözlük de bile 6. filo için ''böyle bir şey yok ama olabilir de.'' gibi çok açıklayıcı bir şey yazıyorduysa artık ben oracıkta ölmeliydim. Ajdar'ı tam tamına 34 sahife anlatan Ekşisözlük , 6. Filo'yu bilmiyorsa ,tartışmıyor ya da en azından '' abi yaa...'' diye başlayan bi zırvalama dahi yapmıyorsa bu dünyanın sonu demekti. Ama o da ne ? Meğerse ben Google'a ''6. filo'' yazmışım.Oysa ''Altıncı filo'' yazmalıymışım. Allahım şükürler olsun ki Ekşisözlük ve ekürileri Uludağ,İtü filan ''Altıncı filo '' diye biliyorlarmış! Şükür yüce rabbim!

Yürüyüş yapan gençler '' Yankee Go Home ! '' diye diye tam bir balıkçının önünden geçerlerken balıkçı tezgahındaki balıklardan biri birden bire isyan edercesine zıpladı ve dile gelip, gençlere şaşkın bakan kalabalığa seslendi ,'' Sizlere neler oluyor kuzum? Benim adım 'Hafıza' '' dedi.

..........


Fakat ben ne kadar sürrealist olursam olayım Mustafa Topaloğlu'nun ''Hoş geldin Obama '' şarkısı kadar olamamıştım. İşte o video;

4 Nisan 2009 Cumartesi

Amma-mokrasi

Hepimiz kardeşiz amma velakin ;

“Türkiye’nin belirli bir bölgesinde DTP’den başka parti kalmadı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin’i kazandı. Tamam, Ankara’yı aldık diye sevinebiliriz, CHP de İzmir’i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye’nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bakmak gerekir.” diyen Cemil Çiçek'lerimiz var.


Dikkatle bak niye kaybetmişsin;




Çok uzağa gitme...Sen o çocukların kolunu kıransın,yaşlı, kadın demeden joplayansın da ondan.Kol kırma sahnesinde midene bir kramp girdi mi? Ama kol kırılıp da yen içinde kalmıyor,elin İngilizi çekmiş bu görüntüleri,bütün dünya seyrediyor.Bir sen görmemezlikten geliyorsun ve her geçen gün de kaybediyorsun.


Hepimiz kardeşiz amma velakin bu kardeşliği yok etmek için geçmişten bugüne Jitemiyle şusuyla busuyla neler neler yapıldığını öğreniyoruz her geçen gün. Ve üstelik verdikleri demeçlerle , kurguladıkları planlarla, oyunlarla hala devam ediyorlar. Düşünüyorum da bazen, demekki biz o kadar güçlü bir bağ ile bağlıymışız ki hala daha bunca kışkırtmaya, bunca tahriğe rağmen birbirimizi boğazlamıyoruz.

Boşuna demiyorum her günümüz 1 Nisan şakası gibi diye...
Bir parti var,seçilmiş,mecliste temsil ediliyor amma velakin Belediye Başkanlığı seçimlerinde doğuda oy almış olması sakıncalı, kaygı verici bulunuyor. Bundan daha trajikomik ne olabilir ki ? Hala daha oradaki insanın sesini duymak istemeyen bir garip organizma... Amma-mokrasi !

Bu ülkede Kürtler de yaşıyor; Berivan ismine yıllarca izin vermeyip,kendi dillerinde şarkı söylemelerine yasaklar koyup, köylerinin adını bile değiştirdikten sonra bir tane TV kanalı açıyor ve dilini,varlığını sözde kabul ediyorsun amma velakin onların oy verdiği partinin kazanmasını sakıncalı buluyorsun.''Ermenistan sınırına dayanmışlar'',lafa bak ! Amma-mokrasi!

İçimizde Türk ya da Kürt olsun bu ayrımcılığa karşı duran binlerce insan da var. Ve Çiçek'in buram buram ayrımcılıkla dolu demecine tepki veren insanlarımız. En azından bunu görmek umut verici.

'' Ahmet İnsel, Aydın Engin, Baskın Oran, Levent Köker ve Cengiz Aktar’ın da aralarında bulunduğu bir grup aydın, Iğdır’da yerel seçimi kazanan DTP için “Ermenistan sınırına dayandılar. Oraya dikkat edilmeli” diyen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’i istifaya çağırdı.

Çiçek’i ‘ayrımcılık yapmak’ ve ‘ırkçılıkla’ suçlayan aydınlar tarafından yayımlanan ortak bildiride, “Devlet Bakanı ve Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları arasında açıkca ve fütursuz bir şekilde ayrımcılık yapmasından, bir kısım yurttaşı ancak ırkçılıkla açıklanabilecek bir tutumla anayasal konum ve haklarından dolayı suçlamasından ötürü, vakit geçirmeksizin milletvekilliği de dahil bütün görevlerinden istifa etmelidir” dendi. Açıklamada imzası bulunan aydınların isimleri şöyle: Ahmet Çiğdem, Ahmet İnsel, Atilla Yayla, Aydın Engin, Baskın Oran, Bekir Berat Özipek, Belma Tokuroğlu, Cengiz Aktar, Feray Salman, Gencay Gürsoy, Kadir Cangızbay, Levent Cantek, Levent Köker, Mithat Sancar, Nilgün Toker, Osman Kavala, Oya Baydar, Refet Gürkaynak, Suavi Aydın, Tanıl Bora, Tuncay Önder, Yılmaz Ensaroğlu, Yeşim Atamer ve Yüksel Taşkın.''


Ben şu yukarıdaki isimlerle gurur duyuyorum.Onların varlığı çok önemli çocukların kollarının kırılmaması açısından ve her açıdan... Bir de olmadıklarını düşünün.

2 Nisan 2009 Perşembe

1 Nisan şakasıymış...Güleyim bari....

Eve doğru dalgın dalgın ilerlerken,arkamdan sinsice gelip de çantamı çeker gibi yapan bizim sitenin güvenlikçisi densiz Selim ,''hihihihi! bugün 1 Nisan! hihihihihi!'' diye kişnemeseydi o günün 1 Nisan olduğunu bilmeyecektim.Allan zırtapozu! Sıçradım yahu yolda !

Zaten bu Selim değil midir ben arabayı garaja park ederken,koştura koştura gelip, ben ona hiç ama hiç bişi sormadığım halde ''abla biliyon mu'' larla başlayan dedikoduları ardı ardınca bana sıralayan; 'abla biliyon mu,hani bizim ... katta bi meşhur babanın ofisi var yaa,(şapırt şupurt:Selim'in ağzından akan su sesi) he işte oraya bugün şu manken geldi biliyon muuu? Geçen gündee .... geldi biliyon muuaaa!''

Neler neler var ,neler neler var... Bir site güvenlikçisi biliyor bir aslan(!)yürekli mankenin kimlere sırtını dayadığını.Bir hak, hukuk, adalet arayan ... nın kimlerle düşüp kalktığını.Sayesinde ben de hiç merak etmediğim halde bir çırpıda haberdar oluyorum.

Ama kocasından dayak yiyen kadın ne bilsin? Nasıl bilsin kimlerden yardım istediğini.Ve devlete rağmen neden onlardan yardım istediğini?

Ben en çok program sonrasını merak ediyorum.Programa çıkan dayak yemiş kadın,kocasıyla telefon bağlantısı yaptıktan sonra,konuyla ilgili stüdyonun mütemmim cüzü daimi psikiyatristimiz ''aman efendim ne demek dayak? Ne demek şiddet? Ne kadar ayıp'' deyip de kocasının ağzına biber sürdükten ve dayak yiyen kadınımıza bir LCD TV.,bir adet lap top verildikten ve ve ve bilmem ne göz hastanesinden miyop olan gözlerini ücretsiz çizdirme sözü de verildikten sonrasını...Program bittikten sonra ne oluyor acaba? Stüdyo boşalırken,
- Şey Mınaaa hanım,ben şimdi eve nası gidecemm?
- Ayol daha naapimm? Seni alıp da kendi evime götürecek değilim yaa? Benden bu kadar şekerim! Aaaa,ben de insanım ayol ! Bi yere kadar yaneee!

gibi bir son bekliyor olmasın dayak yiyen kadınımızı?

Ama işte bu Mınaaa hanımlar ennn güvenilir insanlardan.Ennnn,ennnn,ennnn! Enin eni yanee!

Bi de soruyolar bu ülkeden gitmek isteyene, '' neden gidiyorsunuz? nasıl gidersiniz? ne hakla böyle konuşursunuz '' diye...

Kör müsün? Dayak yiyen kimlerden medet umuyor? Ummak zorunda kalıyor ? O medet umulanlar nası da en güvenilir oluyor ? Nası da baş tacı ediliyor ? Dayak gibi bir muameleden bile nasıl faydalanılıyor ? Sinekten dahi nasıl yağ çıkarılıyor? Kör müsün?

Devlet değil de seni Mınaaa hanımlar koruyor. Ya da koruyor mu, sömürüyor mu?

Gitmek mi zor? Kalmak mı zor? /Bu ayrılığı gel de bana sor...

Bir Nisan şakasıymış !Güleyim bari
Aç gazeteyi oku , aç TV'yi seyret. Zaten şaka gibi herşey ,1 Nisan şakası her günümüz zaten...

..........

Babam ney çalar...Babam hakikaten de ''ney'' çalar.Ama ben küçükken mahsuscuktan arkadaşlarıma şöyle derdim ''biliyor musun babam ney çalıyor'' Aslında bunu soru gibi sormazdım ama o öyle sanırdı,''ney çalıyor?'' diye sorardı o da bana...'' E dedim ya ney çalıyor iştee''...Yok, yine anlamazdı. Ney çok bilinen bir müzik aleti değildir çocuklar için. O da haklıydı yani anlamamakta. Bende de var bi muzırlık işte ezelden beri.

Hiç ney çalmaya çalıştınız mı bilmem. Ben denedim,çok zor...Ona güçlü bir nefes gerek.İçli bir yürek gerek.Güçlü bir nefes gerek.

Çıkardığı ses de o sebeple insanı aşka getirir,akla da hayale de secde ettirir. İnsanı diyorum ama dikkat edersen.İnsanı diyorum.Diğerlerine hiç bişi fayda etmez.

Haydin bi arınalım ney sesiyle bu Mınaaa hanımların baş tacı edildiği sistemin kirinden pasından... Çok ama çok zor,biliyorum.Ney'i dile getirmek gibi.



1 Nisan 2009 Çarşamba

Duygulu bi Şiyir...

Şimdiki zamanda
ölümü bir film gibi seyredip
hüzünlü bir karanfil atmaktır duygu.

Beyaz ve inceden hisli bir mum yakmaktır peşi sıra.

Sorulmayacak hesapların andını içmektir sıkılmış yumruda.

Kararlı bir tepkiyle geceye ışık yakıp söndürmektir duygu.
Elektrik düğmesini açıp kaparken yorulan gelincik parmaklarını kavuşturup da koynunda
adeta isyankar bir martı gibi süzülüp de sıcacık yatağa
mışıl mışıl uyumaktır duygu şimdiki zamanda.

Duygu içimizdeki postmodern bir gecelik his
Beslenmekte zaman zaman NLP seminerlerinde,egoda, yogada.


E bunlar olmasın mı dersin deli gönül?

''olsun ,olsunn tabii...''
demektir duygu.

Şimdiki zamanda,
Duygu çok duygulu bir kızdır,

şiir yazar,şarkı söyler,feryat eder

mail atar,içini döker internette.

E dökmesin mi dersin?

''döksün ,döksün tabii'' demektir duygu.

Deli gönül abdal olmuş hala sorarsa,

''Duygu kim ola? ''

Ahh ulan ahh!

Şimdiki zamanda,
''hepimizzzz duyguyuzzz! '' demektir duygu,

Ajda'nın şarkısı kadar ''palavra palavra palavra! ''