6 Mart 2009 Cuma

Ahmet Kaya dinliyordu ve rakı içiyordu...

Sevgili Asiçiçek , ''Bunalmak '' yazıma yazdığı yorumuyla aklıma bir anımı getirdi. Asiçiçek'in öğretmeninin ona ,'' hayır ,sen kürt değilsin !'' dayatmasına karşın ,kendisini ispat etmek zorunda kalması karşısında ,ona içimden aslında sadece şunu demek geçti ; '' elimden tut! '' ... Hiç alakası yok belki ama bu gece ''Yemekteyiz'' de gördüğüm Erkan'ı izleyince de aynı cümle içimden geçti ; ''elimden tut !''... Bir zamanlar Beyoğlu'nda ülkücülerden dayak yemiş bir travestiyle dertleşirken de içimden aynı cümle geçmişti... ''Elimden tut! ''...O cümle içimden çıkıp elele tutuşmuştu.


Hemen peşinden Okan Bayülgen'in ''Sade vatandaş'' programını izlerken, gözbebeğinde yılların birike birike gizlenmiş yaslarıyla konuşan Suavi için de aynı cümle içimden geçti ; ''elimden tut! '' ...Diyordu ki '' önemli olan Ahmet Kaya'nın, Yılmaz Güney'in,Nazım'ın cenazelerinin ülkeye getirilmesinden çok,onları yok eden zihniyetin bu ülkede son bulması.Böyle bir durumun siyasi oy fırsatçılığından istifade etmek değil...'' Sonra da ekledi ,''biz bu ülkeyi çok sevmiştik! ''...Yusuf Hayaloğlu'nu uğurluyorlardı ; Selda Bağcan,Yavuz Bingöl ,Onur Akın ve Suavi... Onların yüzlerini teker teker seyrederken , içimden ''hiç azalmadılar ama ne kadar az kaldılar '' dedim...

...............


Asiçiçek'in yorumuyla hatırladığım anıya gelince ;

Bayağı uzun yıllar önceydi, galiba 1990 filan (Ne bu be! Sanki Nasa ile ilgili bir film adı gibi ;Yıl 1990 ! )

Henüz 20 yaşındaydım ve henüz herkese karşı çok kibar ve çok hassastım... Beni zıvanadan çıkaran saçmalıklar silsilelerini yaşamaya başlamamış yüzü kızaran küçük bir kız çocuğuydum.


Üniversiteden arkadaşım ,hadi adı Seyhan olsun...Üniversiteden arkadaşım Seyhan , okurken evlendi. Bingöl'lüydü Seyhan...Ve ben bu kadar duru bir güzelliği o yaşıma kadar görmemiştim. Simsiyah ve uzun saçlar ,minik bir burun,duru bir cilt,inci gibi dişler ve buğulu bir bakış... Yüzünde en ufak bir boya dahi yok. Sanki bir bebek hiç bozulmadan büyümüş...İncecik bir bel ve orantısı tastamam bir vücut...Güzel demek neyse ,Seyhan da oydu işte... Fakat bu güzelliğin altında tuhaf bir sır yatardı ; yurtta kaldığımız zamanlardan bilirim ,sürekli halüsinasyonlar görürdü Seyhan. Ve bu sebeple odada uyurken hiç yalnız kalmak istemezdi. Aslında pek de yurtta kalmaz , genellikle sevgilisi varoluşcu Mehmet'in evinde kalırdı. Mehmet yaşça bizden büyük bir ağabey... Galiba Seyhan'ın onulmaz halüsinasyonlarını onarmaya da çalışıyordu...Fakat dışardan bakınca bile problemli bir ilişkileri vardı. Zaten de sürememiş, ayrılmışlar ... Sonra da Seyhan, Bingöl'lü bir aşiretin oğluyla evlenmiş...E Seyhan'ı bırakırlar mı?


Sonra bir gün telefonum çaldı...Yıl 1990-Nasa,PM 2.40... Seyhan telefonumu bulmuş, -ben evlendim ve İstanbul'a yerleştim,adresim şu ,bu akşam gel '' dedi... Çok sevindim . Sevdiğim bi arkadaşım İstanbul'a yerleşmişti. Böylece onu daha çok görebilecektim. Seyhan benim için özel bir insandı.

Evlerine gittiğimde henüz eşi gelmemişti. Kucaklaştık ; arkadaşlardan konuştuk ;çok mutluyduk birbirimizi yeniden bulduğumuz için.

Güzel bir masa hazırlamıştı ...Kısa bir süre sonra eşi eve geldi, tanıştık, hatta koyu bir sohbete daldık. Ahmet Kaya henüz faşistler yüzünden bu ülkeden gitmek zorunda bırakılmamıştı. Yaşıyordu , sağ idi... Seyhan'ın eşi ...Hadi adı Ömer olsun...Ömer, Ahmet Kaya'yı çok sevdiğini anlatıyordu. Fatih Kısaparmak'ın da yakınlarda bi yerde oturduğunu , geçenlerde o civarlarda bir dükkanda karşılaştığını ve asla Ahmet Kaya gibi insancıl bulmadığını ,soğuk nevalenin teki olduğunu filan anlatıyordu...Ortam çok dost,çok sıcacıktı...Ömer rakı içiyor , Seyhan masaya çerez koyuyordu...Konudan konuya atlıyor , kah kederlenip , kah gülüşüyorduk...

Ahmet Kaya dinliyor ve rakı içiyordu...Sonra konu nerden geldi bilmiyorum,
dedim ki ''ben dinlere inanmıyorum''...Bu kadar...''Ben dinlere inanmıyorum ''..Bir anda sanki herşey durdu, oda bir anda karanlığa hapsoldu , yanan mumlar nerden geldiği belli olmayan bir rüzgarla sanki 'püf ' diye söndü; o ana kadar gülümseyen Seyhan'ın yüzündeki gülümseme oracıkta dondu...Rakı içen ve Ahmet Kaya'yı dinleyen Ömer bana ,'' şu saatten itibaren seninle konuşacak hiçbir şeyim olamaz '' dedi...O andan itibaren bütün konuştuklarımız,herşey ama herşey silindi,gitti.Yerini pis bir suskunluğa bıraktı...

Suskunluk bazen öldürücü olur. Bazen suskunluk ezer, kovar,dışlar,yollar...Bir an önce eve gitmem, oradan kaçmam gerekiyordu...Taksiyle gitmekteki ısrarım bi işe yaramadı.

Çünkü henüz 20 yaşındaydım ve henüz herkese karşı çok kibar ve çok hassastım.

Bu sebeple hayatımın sonuna kadar bitmeyeceğini sandığım bir araba yolculuğuyla beni eve bıraktılar.Şimdiki aklım olsa Ömer'in arabasına binmezdim.

O bir türlü bitmeyen yolculukta Seyhan'ın aynaya yansıyan yüzünde yine kötü bir halüsinasyon peyda olmuştu ...Kocasının bu dışlayan tavrı karşısında eziliyor ama hiçbirşey yapamıyordu. Sadece Seyhan'ın yüzü değil , içinde bulunduğumuz o dostane saatler de ben o cümleyi söylediğim andan itibaren halüsinasyona dönüşmüştü.


Sonra biz aynı şehirde yaşayıp,Seyhan'la hiç görüşemedik.

Yasaklanmıştı arkadaşlığımız.

İşte belki bu da sebeplerden biri ; nerde asi bir rüzgar esse ,elinden tutmak isterim.





.........


Bu ne yaman çelişki anne?

5 yorum:

  1. of be Deran.. 3 kere yazdim 3 kere sildim! ne yazicami bilemedim , toparlayamadim , sinirlerim zipladi sabahin 6'sinda. eminim coook mutlu bi insandir o serefsiz, cunku inananlardan hicbi zarar gelmiyo kimseye ve o yuzden dunya gulluk gulistanlik. cunku savaslari, bombalari, onlari bunlari sunari hep inanmayanlar yapiyo canimcim.. bak Deran'cim su yaziyi bi oku nolur, belki bi baglanti kurarsin sen de benim kurdugum gibi..
    http://tini-mini.blogspot.com/2009/03/gelincik.html

    YanıtlaSil
  2. .........????işte ülkemin yasak insanları.bu yazıya başka hangi açıdan yorum yazarsam yazim yine 'yasak'ile son noktayı kayacağımı bildiğimden susuyorum....
    sayfasında adımı zikrettiği için sayfa sahibesi ve aynı zamanda iyi bir dost.sana yüreğimle beraber sevgilerimi yolluyorum.

    YanıtlaSil
  3. çok duygulandım ya özellikle sürekli "elimden tut" cümlesini tekrarlaman nasıl basit aslında insan olmak...
    :(

    Seyhan'ın eşi bir sorsaydı "neden inanmıyorsun? bunu konuşalım, ben inanıyorum çünkü bundan vs" hemen herşeyin üstünü ört ört ört biz buyuz ört ört ört

    Ama ben böyle insanları görünce dellenmiyorum, sert çıkmıyorum, pis herif demiyorum.
    Eğer bu insanlara pis dersek onların; karşılarındaki farklı görüşe pis demelerinden öte gitmeyiz.
    Onlar nasıl başka görüşü anlamak zorundaysa, başka görüşlerde onları anlamak zorunda, yanlış olsalar bile..

    YanıtlaSil
  4. Sussan olmuyor, susmasan olmaz..
    Ama sen yine de sus Opal.. yanlis anlasilmis olsan da sus.

    YanıtlaSil
  5. yaş 38-39 :) yazıdan neler çıkarıyorum be :)

    rakı içiyor dinine güveniyor :) ( müslümanlıktan başka dinde değildir bingöllüyse.. )

    arkadaşınla aranda kara kedi olması kötü..

    YanıtlaSil