
Bizler şanslı sayılan çocuklardık. Defterimiz de oldu, kalemimiz de. Şımarma hakkımız da oldu çokça ,okulu asma hakkımız da... Seç, beğen, oku okullarımız ; gani gani öğretmenlerimiz ; beğenmediğimiz öğretmenlerimizi değiştirmelerimiz; annemize babamıza okulu, öğretmeni şikayet etmelerimiz bile oldu belki de...
Ha bu da mı yetmedi, dershanelerimiz, takviye kurs hocalarımız...
Öğretmenlerimiz derslere girdiler; çünkü bir gün mutlaka makus talihlerinin güleceğini düşünüp, her günü şafak günü gibi saydıkları sürgün yerlerinden bir an önce kaçıp , kurtulmayı hayal ettikleri, unutulmuş, yoksayılmış kuş uçmaz, kervan geçmez köylerde öğretmen değildiler.
Analarımız , babalarımızsa yakılan ,yıkılan köylerin ana babaları olmadıkları için umutlarını, düşlerini, rüyalarını yitirmiş değillerdi. Kuş uçmaz, kervan geçmez köylerde ,mezralarda , bir o yandan ,bir bu yandan , nefessiz ve çaresiz kalmış da değillerdi. Can pazarı değildi bizim yaşadığımız şehirler, okullarımız da harabe. O sebeple bizleri okula göndermekte bir beis de görmediler.
Onlar, o yanan şehirlerin, köylerin, mezraların çocuklarıysa şanslı değildi bizim kadar. Döv-let unutunca ,''kardelen '' dendi onlara.
Halk arasında "garipçe", "Öksüz Ahmet", "boynu bükük" 'de denilen kardelen...
Bundan belki 70-80 yıl önce okula gitmek için ayağına çarık bulamayan ana babaların hikayeleri, bizim yaşadığımız şehirlerde devam etmiyor diye anı olarak kaldı sanılıyor.
Bize uzak olan herşey ,yok sanılıyor.
Bundan 70 yıl önce Türkiye'sinin koşulları, bize uzak , bizim şehrimize uzak binlerce köyde, kazada, mezrada aynen devam ediyor.
Herşeye verecek bir cevabı, söyleyecek hazır-yapım bir lafı olan mükemmelötesirejimin ise kardelenlere gözleri kör, kulakları kapalı.
Mükemmelötesiultraharikarejim ,sefil çocukları 100 yıldır kaderine terkediyor.
Sonra bir kaç iyi kadın ve bir kaç iyi adam yaratıyor.
Türkan Saylan , o değerli insan , nerede bir düşkün varsa elini uzattığı hayat öyküsüyle gönülden alkışlanmalı. Hatta belki utanılır da , 17 yıl boyunca kanser hastası olan bir kadının, kendi yaşamsal sorununu dahi yoksayıp , başkalarının sorunlarına kendini adamışlığı karşısında.
Bizler mutlaka alkışlarız.
Utanırız da belki çağdaş sorunlarımızdan, çağdaş bunalımlarımızdan, kendimizi hayatın merkezine koymuşluğumuzdan.
Ders olur belki kimimize 'sevgili', 'yalnızlık', 'kimse beni anlayamaz ' vs. gibi çağdaş sorunsallarımızdan kafamızı kaldırırız.
Ya da
alkışlayacak birilerini aramaktansa,
az sonra herşeyi unutacak, elinde aranjman çiçekle fön kafalı aranjman histeri nöbetleriyle ölenleri uğurlamaktansa,sebepleri sorgularız belki...
Neden su alırken bile ödediğimiz katma değerlerin okul olarak bile kardelenlere geri dönmediğini sorarız belki...
Türkan Saylan'la günah çıkartanlara ve bizi kimin, kimlerin yönettiğine bakarız belki,alkışlamaktansa.
Bu ülkenin yönetimine talip olmuşların ; görevleri, sorumlulukları, yükümlülükleri olduğu halde , 100 yıl önceki Türkiye koşullarını bu halka yaşatanların ;
savaşı kaşıyıp da ''barış'' diyen herkesi sakıncalı ilan edenlerin ; silaha milyarlarca dolar yatırıp da eğitimi ''kardelenler '' kampanyasına mecbur bırakanların ; hala daha ,tıpkı 100 yıl öncesindeki gibi okumak için bırakın öğretmeni, okulu bulmayı , çarığa muhtaç çocukları, yüce gönüllü insanların kişisel gayretlerine terkedenlerin ,
Türkan Saylan'ı alkışlamaya , Türkan Saylan'ın insanlığından nemalanmaya hakları yok.
Zira silaha, savunmaya, savaşa ayrılan milyarlarca dolardan , devede kulak olabilecek bir miktarla dahi pekala çözülebilir eğitim sorunu. Bir kaç bombardıman uçağı az alırsın mesela.
Çocukların okumaması,uyanmaması,düşünmemesi için gereken her türlü sebebi hazırlayanların ; bu sefaleti yaratanların ,çocukların eğitimi için mücadele edeni alkışlamaları ne derece inandırıcı olur? O var etmeye çabalarken, sen yok ediyorsan, görmüyorsan, yok sayıyorsan , sonra da Türkan Saylan'ı onore edici laflar edip, jestler filan yapıyorsan... Anormal değil mi bu?
Tıpkı insanlık için kendi yangınını, acısını unutmuş bir kadına çamur atabilecek kadar alçalmış bazı gazeteler ve alçaklar kadar anormal.
O'nun hayatına bak ; O , senin eserin kardelenleri ,yani en sert , en zor, en çetin koşullarda bile açan çiçekleri, yani boynu bükükleri, öksüz Ahmet'leri, garipçeleri ,sana rağmen var etmeye çalışmış bir kaç iyi kadından biri.
Sen alkışlama Türkan Saylan'ı,
sen taçlandırma.
Sen, az sonra, gömdükten az biraz sonra herşeyi unutacak histerik fön kafa, sen fötr kafa, militarist kafa,çağdaş kask kafa,sen oligarşik ,kalın çerçeve gözlüklü bön kafa, sen alkışlama.
Anlamsız oluyor zira.
..........
Binlerce insanın duasını alarak , binlerce insanın yaşamına bıraktığın anlamlı ve derin izle hoşçakal papatyaların en güzeli.
İsyanım miskinliğe, umutsuzluğa!
YanıtlaSilTüm yaptıklarını bir köşeye bırakalım. Türkan saylan sahiden bir kahramandı. Ortalama bir insanın yaşam için verdiği bir mücade değil midir kahramanlık!
*19 yıl kanser gibi bir hastalıkla mücadele edebilmek.
*Cüzzam gibi tecrit edilmiş bir hastalığa kucaklamak
Ötesi mi?
Dilerim küçük küçük çablar birleşir ve kardelenler her bahar açar...
Karahindibağlar her zaman vardır. Belki içlerinden bazıları papatya olur.